UZUNGÖL
Trabzon’a 99 km ve Çaykara ilçesine 19 km uzaklıkta, deniz seviyesinden 1090 m yükseklikte bulunan Uzungöl, dik yamaçları ve muhteşem orman örtüsü ile Alplerin güzelliğini geride bırakmaktadır. Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuş göl, “Uzungöl” olarak bilinir ve çevreye aynı ad verilmiştir. Özellikle yakınındaki “Şerah” köyünün yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evler, doğanın güzelliğini tamamlar özelliktedir. Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Uzungöl, sahip olduğu turistik potansiyeli bakımından çok zengindir. Çevrede trekking, kuş gözlem, botanik amaçlı turların yanı sıra daha yükseklerdeki dağların arasındaki göllere veya yakınlardaki Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi diğer yaylalara geziler düzenleme olanağı vardır. Yaban hayatı bakımından Uzungöl çevresindeki dağlarda ayı, kurt, yaban keçisi, tilki, kafkas dağ horozu gibi çeşitli hayvan türleri barınmaktadır. Haldizen deresi vadisinde, heyelan sonucu dere yatağının tabii baraj şeklinde kapanması sonucu oluşan göl, çevresindeki ladin ormanları ile çekici bir peyzaj sergiler.
SÜMELA MANASTIRI
Trabzon’un Maçka ilçesinde bulunan bu manastır tarihin en eski yapılarından biridir. Zigana dağı eteklerine kurulmuştur. Yapı doğa bakımından oldukça zor yerlere yapılmıştır. Yapının dibinden Meryemana (Panagia) deresi akmaktadır. Manastırın yapılışı ve yapımı hakkında efsaneler mevcuttur. İnanışa göre burayı Atina’lı Barnabas ile Sophronios adlı iki rahip yapmıştır. Bu iki rahip rüyalarında Hz. isa ve Hz.Meryem’i görmüş ve gördükleri yer Sümela’nın bulunduğu yerdir. Birbirinden habersiz olarak yola çıkan bu iki rahip birbirlerine gördüğü rüyayı anlatınca beraber manastırın temelini atmışlardır. Manastırın asıl adı Meryem Ana Manastırı’dır. Sümela ise bunun Rumcadaki adıdır. Manastırın M.S 395 yıllarında tamamlandığı tahmin edilmektedir. Trabzon Rum İmparatoru III. Alexios döneminde yapılan bu eserin yapımına katkı vermiştir. Bu yüzden eserde kurucusunun III. Alexios olduğuna dair deliller bulunmaktadır. Sümela’yı Hristyanlar tarafından değerli kılan en önemli nokta ise Hz. Meryem resmidir. İnanışa göre bu manastırda Hz. İsa’nın havarilerinden olan Aziz Lukas’ın çizdiği Hz. Meryem portresi manastırı kuran rahiplerle birlikte buraya gelmiştir. Ancak bugune kadar herhangi bir resim bulunamamıştır. Manastıra ulaşım ise; belirli bir yere kadar araçlarla ulaşım sağlanır. Daha sonra ormanın içinden bir patika izlenir. Uzun ve dar merdivenler çıkıldıktan sonra manastıra ulaşılır.
AYASOFYA KİLİSESİ
İstanbul 'un Latinler tarafindan işgal edilmesinden sonra kaçan ve Trabzon'da 1204 yılında yeni bir devlet kuran Kommenos ailesinden Kral I. Manuel (1238-1263) tarafından 1250-1260 yılları arasında yaptırılmış olan manastir kilisesi. Ayasofya adı "Kutsal Bilgelik" anlamina gelir. Geç Bizans Kiliselerinin en güzel örneklerinden biri olan yapi, kare-haç planlı olup, yüksek bir kubbeye sahiptir. Kuzey, bati ve güneyinde revakli üç kirişi bulunmaktadir. Yapı ana kubbenin üzerine degişik tonozlarla örtülmüş ve çatıya farklı yükseltiler verilerek kiremitle örtülmüştür. Bölgenin 1461 yılında Osmanlılar tarafindan fethedilmesine kadar geçen dönemde önemli bir kilise olan Ayasofya, bu tarihten sonra da önemini koruyarak faaliyetlerine devam etmiştir. Ancak 1670 yılında görülen ihtiyaç üzerine camiye çevrilmiş ve 1864 yılında da restore edilmistir. Ayasofya uzun tarihi geçmişi, merkezi planlı yapısı, yüksek kasnaklı kubbesi, dairesel ve çokgen apsisleri, görkemli portikleri, taş işçiliği ve freskleri ile tarihi değerinin yanı sıra sanat tarihi açısından da önemli bir abide olarak günümüzde yaşamaktadır.
ATATÜRK KÖŞKÜ
Trabzon’a hakim Soğuksu sırtlarında, çam ormanları içinde yer alan bina, Kostantin Kabayanidis tarafından 1890 yılında yazlık olarak yaptırılmıştır. Avrupa ve Batı Rönesans mimarisinin etkilerini taşıyan binada büyük ve gösterişli Avrupa simgeleri kullanılmıştır. Köşkün dış cephesi taş işçiliği göstermekte olup, iç cephesi Bağdadî tekniğindedir. Yerler yine aynı akımın etkisi olarak dönemin fayanslarıyla döşenmiştir.Atatürk, 15-17 Eylül 1924 tarihlerinde Trabzon’u ilk kez onurlandırdığında bu gün Trabzon Müzesi olarak düzenlenen konakta ağırlanmıştır. Atatürk kendi ifadesiyle büyük mutluluk yaşayarak Köşkte geçirdiği iki gece, Trabzon ve Trabzonlular için olduğu kadar Türk Tarihi için de sonsuza denk unutulmayacak ve sürekli örnek teşkil edecek bir oluşuma tanık olmuştur. Müzede, 19. yy sonu ile 20. yy ait, mobilyalar, porselenler, halılar vb. ile Atatürk’e ait tablolardan oluşan Etnografik nitelikli 344 adet eser sergilenmektedir.
SERA GÖLÜ
Sera Gölü, Trabzon'un Akçaabat ilçesi sınırları içerisinde bulunan bir heyelan set gölüdür. Trabzon'un batısındaki Sera Deresi üzerinde, eski adı Sera olan Yıldızlı Beldesi sınırları içerisindedir. Göl, aşırı yağış sonucu Derecik Vadisi yamaçlarından kopan büyük kayaçların vadi tabanını tıkaması sonucu oluşmuştur. Onsekiz günde tam halini almış, yöre halkı bizzat bir gölün oluşumuna tanıklık etmiştir. Bir doğa harikası olan Sera gölü Trabzon’un en turistik alanlarından biridir.
ÇAL MAĞARASI
Trabzon'un Düzköy ilçesi sınırlarında bulunan Çal Mağarası, şehrin turizm açısından önemli noktalarından biridir. Aynı ismi taşıdığı Çalköy beldesinde bulunur ve mağaranın içinde küçük bir dere akar.Trabzon gezisi yapacak olanların gezi listesinde mutlaka yerini alan Çal Mağarası, aynı zamanda dünyanın en uzun ikinci mağarası olarak kabul edilmiştir. Mağaranın içinde rahat bir hava hareketi vardır. Astım ve sinüzit hastalığına iyi geldiği belirtilen mağara Trabzon ‘ da görülmesi yerlerden biridir.
HAMSİKÖY
Zigana’da dağların arasında yer alan Hamsiköy, sütlacı ile ün kazanmış Trabzon’un önemli lokasyonlarından biridir. Önce köyün üst tarafında yer alan Zigana geçidini görüp sonrasında Hamsiköy’de sütlaç yemek burada yapılması gereken ritüellerden. Ayrıca Hamsiköy’de yer yıl Ağustos ayında Sütlaç Festivali düzenlenmektedir.